NOT 13 : Geldiğimiz bu aşamada elimizde üç ayrı mahkemeye ait önemli karar bulunmakta olup, bu kararların ortak noktasını bu bölümde bulmaya çalışalım. Şöyle ki ; Danıştay 16. Dairesinin 30.09.2015 gün ve 2015/18634 sayılı Danıştay 5. Dairesinin 27.10.2015 gün ve 2015/2452  sayılı ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ( DİDDK)’nun 20.01.2016 gün ve 2015/1421 sayılı kararları.                                                Danıştay 16. ve 5. Dairelerinin kararları birbirine doğrulayan ve Danıştay 5. Dairesinin kararı 16. Daireye atıf yapan bir karar o nedenle bu iki kararı bir bütün olarak diğer YD kaldırma  kararını ise ayrı olarak değerlendirip neticede bu üç kararın bir noktada buluştuğunu göreceğiz. Bu da aslında eş mazereti nedeniyle naklen atama bekleyen doktorların lehine bir durum oluşturmaktadır. Sondan başlayarak gelirsek DİDDK 20.01.2016 tarihli kararında 5. sayfa 6. paragrafında “Stratejik personelin eş durumu nedeniyle atanma taleplerinde, dava konusu Yönetmeliğin kapsamında bulunan stratejik personel dışındaki diğer personele uygulanan yukarıda yer verilen kuralların uygulanmayacağının öngörülmesine ilişkin dava konusu düzenlemenin; hukuka uygunluğu saptanan 4/1-m bendinde yer alan “stratejik personel ” kavramının ortaya çıkarılış amacı olan, kısıtlı hekim kapasitesi içerisinde sağlık hizmetlerinin etkin bir planlama sistemi uygulanarak tüm vatandaşlara eşit bir şekilde sunulmasının sağlanması amacının gerçekleştirilmesine hizmet etmekte olması nedeniyle, kamu yararı ve hizmet gerekleri bakımından hukuka uygun bir düzenleme niteliğinde olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.” denilmektedir. İtiraz üzerine verdiği YD red kararında  Mahkeme  özde şu gerekçeye dayanmaktadır.  “kısıtlı hekim kapasitesi içerisinde sağlık hizmetlerinin etkin bir planlama sistemi uygulanarak tüm vatandaşlara eşit bir şekilde sunulmasının sağlanması.” Burada DİDDK daha önce ki bir kararındaki gerekçeleri de  değerlendirerek stratejik personel tanımına yapılan itirazı reddederken getirdiği kriteri uygulamaya devam ettiğini söylüyor , ancak idareye de eş mazeretini reddederken bir takım çalışmalar yapmasını öğütlüyor şayet bu yapılmıyorsa o taktirde mahkemelere de bu keyfiliği önlemesi konusunda yol gösteriyor. DİDDK kısıtlı hekim kapasitesi diyerek atamanın yapıldığı yerdeki hekim sayısı ve atanmak istenen yerdeki hekim sayısının da değerlendirmede esas alınması ve hekim açığı olan bir yere atama yapılıyor ise o takdirde eş mazeretinin stratejik gerekçelerle ikinci plana itilebileceğini ancak bununda sonsuza kadar olmayacağını mazereti olan eşin en azından DHY süresi boyunda hekim açığı nedeniyle görevlendirildiği yerde bu sürenin sonunda ise eşinin bulunduğu İl’e atanmasının yapılması gerektiğini bunun aksi yönünde yapılacak davranışın hak mahrumiyeti ve eşitliğe aykırılık oluşturacağını söylüyor. Etkin bir planlamadan kasıt bu olmak zorundadır planlamayı yapacak olan da idaredir.  Danıştay 16. Dairesi de tamda bu noktada aynı şeyleri söylüyor Danıştay 16. Dairesi yürütmeyi Durdurma kararının 4. sayfa 2. paragrafında objektif ve makul bir ölçü getirilmesini istiyor. Mahkeme “bölge esasına ve ihtiyaç durumuna göre belli bir hizmet süresince veya zorunlu hizmet süresi boyunca ilgili madde hükümlerinden yararlanamayacağı vb gibi “ diyerek yönetmeliğin idareye keyfi bir yetki veren bu hükmünün bu yönüyle ve amaç ve araç dengesini idare lehine bozduğunu tespit ediyor.  Görüldüğü gibi her iki dairede aslında görev yapılacak bölge, süre konusunda hukuka uygun bir düzenlemenin yapılması gerektiği hususunda hem fikirler DİDDK bunu yönetmeliğin iptali ile değil de hukuka saygılı bir idarenin yapması gerektiği noktasında, Danıştay 16. Dairesi ise idarenin yıllardan gelen deneyimlerle bunu yapmaması ve keyfi uygulaması nedeniyle yasa değişikliği ile doğrudan idareye yaptırım olarak uygulanması yönünde görüş belirtiyor iki mahkeme yol ve yöntem konusunda birbirlerinden ayrılıyorlar. Bu iki farklı karar ve gerekçeler bir bütün halinde değerlendirildiğinde silahların eşitliği ilkesi gereği Danıştay 16. Dairesinin YD kararı  daha isabetli bir karar olarak görülmektedir. Zira Ülkemizde idare hukuka uygun davranmak konusunda çokta istekli bir duruş sergilememekte, yaptım oldu mantığını gütmektedir. Danıştay 5. Dairesi  07.07.2015 ve 09.09.2015 tarihli 2015/3280 ve  2015/4481 sayılı Yürütmeyi Durdurma kararlarında “ stratejik personelin eş durumu mazereti nedeniyle nakil talebinde bulunma hakkının mevcut olduğunun kabulü gerekmektedir. “   yolundaki kararları da yukarıdaki anlatımlarımızı doğrulayan kararlardır.  Hukuka saygılı bir idarede sorun olmayacak bu hususların yönetmelikte daha ayrıntılı olarak düzenlenmesi hukuk devleti ilkesi ile daha bir bağdaşır görünmektedir. Bu gün gelinen aşamada atama bekleyen veya dönem kurası ile ataması yapılan ve eş mazereti reddedilen doktorların izlemesi gereken yol ve yöntem öncelikle eş mazereti red kararına karşı ilgili mahkemesinde iptal davası açılmasıdır. Zira Danıştay 16. Dairesinin yine onu destekleyen Danıştay 5. Dairesince verilen ve atama konusunda söz sahibi olan Danıştay 5. Dairesinin oluşturduğu içtihatlar doğrultusunda Bakanlık ve Bağlı Kuruluşları Atama Nakil Yönetmeliğinin iptaline karar verileceği görülmektedir. DİDDK’ ca verilen  YD kabul kararının kaldırılmasına ilişkin karar gerekçesi iyi niyetle dahi olsa yaptırıma bağlı olmayıp idareye esnek haklar tanımaktadır. Oysa Yönetmeliğin hukuka uyarlılık taşımaması halinde izlenecek tek yol yönetmeliğin iptalidir. Açılacak davalarda ilgili İdare Mahkemeleri bu yönetmelik iptal davasının sonucunu bekleyeceklerdir. Yine atama yapılan ve eş mazereti nedeniyle atanmak istenen yerdeki personel dağılımının kadro açığı veya fazlalığının açılacak davalarda delil olması bakımından  çizelgelerinin denetlenmesi ve atama reddedilen yerde branş doktor açığı bulunması halinde bunun da davada etkin bir savunma olarak ileri sürülmesi şarttır.