İdarenin keyfine göre yapılacak düzenlemelerin topluma bir yararı olmadığı gibi bu keyfi uygulamalar devletin temeli olan bağımsız mahkemelerin iş yükünü artırmakta, devlet ile vatandaşının karşı karşıya geldiği davalar ortaya çıkmaktadır. Bu gün Adli sistemi tıkayan en önemli etmenlerin başında devlet – vatandaş arasında açılan davalar gelmektedir. Hiçbir yönetim sisteminde bizdeki gibi devlet ile vatandaşının mahkemelerde karşı karşıya geldiği sistem yoktur. Oysa İdari yapılanmada keyfilik yasaktır. Keyfilik aynı zamanda devlet ciddiyeti ile de bağdaşmaz. Devlet – Vatandaş arasındaki davaların en çok açıldığı dönemlerde bir istikrar unsuru olduğu bildirilen tek partili iktidarların dönemine rastlamaktadır. Bunun sebebi de parlamento çoğunluğunu elinde bulunduran ve yasa yapma kolaycılığına ulaşmış tek partili hükümetlerin daha çok kendi amaç ve istekleri doğrultusunda yasalarda değişikliğe gitmeleri gösterilebilir. Adil olmaktan, toplumun genelini kapsamaktan çok hükümetlerin kendi menfaatlerini düşünen yaklaşımı ve bilimsel çalışma yerine yasalar, indir el kaldır el mantığı ile parlamentoda yapıldığı için toplumun geneline yansıyan bir yasal düzenleme bulmak zorlaşmakta buda davaları ardı ardına getirmektedir. ABD, bizde olduğu gibi bir anayasaya sahip değildir. Yılların verdiği uygulama birliği ile bir hukuk oluşturulmuştur. Bir deneyim ürünü olan bu hukuk kolay kolay değişmez kalıplara sahiptir. Çağa uydurulmaktadır ancak temel esaslarında değişiklik yoktur. Köklü demokrasi geleneği olan Avrupa ülkelerinde de durum bununla aynıdır. Oysa bizde yasalar iktidarlara göre şekillenir . Yüksek Mahkemelerin yılların deneyimi ile oluşturdukları içtihatlar yasa yapıcılar tarafından hiç dikkate alınmamaktadır.